bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bebeğin Suyunun Azalması Oligohidroamnios

5 Ocak 2008 Cumartesi

Anne karnındaki bebek (fetus), amniyon sıvısı adı verilen bir sıvı içinde bulunur. Bu sıvı, rahim içindeki bebeği dışarıdan gelecek travmalara karşı koruduğu gibi, bebeğin büyümesi ve gelişmesine de olanak sağlar.

Oligohidramniyos amniyon (rahim içi) sıvısı miktarının 500 ml.’den az olması durumudur.

Oligohidramniyos nedenleri şunlardır:

Bebekte böbrek yokluğu (birinin veya her ikisinin)
İdrar yollarında tıkanıklık oluşturan durumlar
Fetüse ait bazı anomaliler
Zarların erken yırtılması
Gün aşımı
Plasentada fonksiyon bozuklukları
İntrauterin gelişme geriliği

Oligohidramniyos saptandığında, gebeliğin son ayında ise veya gün aşımı varsa bebek doğurtulur. Daha erken dönemde görülürse ve bebekte bir anomali saptanmamışsa, amniyoinfüzyon yöntemiyle amniyon boşluğuna sıvı verilmesi uygulanabilir. Amniyoinfüzyon yöntemi her zaman başarılı olamamakta ve erken doğum engellenemeyebilmektedir.

Gebelik Belirtileri

30 Aralık 2007 Pazar

Gebelik Belirtileri

Gebeliğin en önemli bulgusu adet gecikmesidir. Ancak her adet gecikmesi gebelik anlamına gelmez. Yaşam tarzındaki herhangi bir değişiklik, çeşitli rahatsızlıklar, diet, psikolojik durum değişiklikleri, stres gibi pek çok faktör adet gecikmesine neden olabilir.

Bebek sahibi olmak için bir kadının en uygun olduğu yaş dilimi 18-35 yaşlar arasıdır.Bu dönemin başlangıcında kadının kendi vücudu gelişimini tamamlamıştır ve bir bebek gelişimi için uygun hale gelmiştir.

Yaşınız ya da pozisyonunuz ne olursa olsun gebe kalmak istediğinizde ya da gebe olduğunuzu düşündüğünüzde mutlaka uzman bir hekime müraacat etmelisiniz.

Gebelik ne zaman başlar ?
Gebelik erkekten gelen spermin kadının yumurtalıklarından atılan yumurta hücresini döllediği anda başlar.Bu andan 8.haftanın sonuna kadar olan dönem ebryonik dönem olarak adlandırılır. Sekizinci haftadan doğuma kadar olan süreye de fetal dönem denir.

Gebelik yaşı nasıl hesaplanır ?
Gebelik yaşı hesaplanırken gebe kalındığı düşünülen ilişkinin gerçekleştiği gün kriter olarak alınmaz. Tüm dünyada ve terminolojide bir standart sağlayabilmek amacıyla son adet kanamasının ilk günü (SAT, son adet tarihi) gebeliğin başlangıcı olarak alınır. Gebelik yaşı hesaplanırken ay kullanılmaz. İnsanlarda gebelik 280 gün sürer. Bu 40 haftaya denk gelmektedir. Sonuç olarak gebelik hafta olarak tanımlanır ve başlangıcı olarak da son adet kanamasının ilk günü esas alınır.

Bebeğin doğum tarihi nasıl hesaplanır ?
Bebeğin beklenen doğum tarihini (BDT) hesaplamak için oldukça basit bir yöntem vardır: 7 gün ekle 3 ay çıkart. Negele yöntemi adı verilen bu sistemde SAT'ne 7 gün eklenir ve 3 ay geriye gidilir. Bir örnekle açıklayacak olursak son adet kanamasının ilk günü 7 Temmuz olan bir anne adayını ele alalım.

Bu hasta için beklenen doğum tarihi 14 Nisan'dır. Ancak bebeklerin sadece %5'i bu tarihte doğar. 38 hafta ile 42 hafta arası doğan bebekler normal kabul edilirken 38 haftadan önce doğanlar preterm 42 haftadan sonra doğanlar postterm olarak adlandırılır. Prematürite ise bebeğin yaşını değil gelişimini anlatan bir ifadedir. Örneğin 36 haftalık doğan bir bebek preterm olmasına yani erken doğmasına rğme eğer akciğer gelişimini tamamlamış ise prematür değildir.





Gebeliğin belirtileri
Gebeliğin en önemli bulgusu adet gecikmesidir. Ancak her adet gecikmesi gebelik anlamına gelmez. Yaşam tarzındaki herhngi bir değişiklik, çeşitli rahatsızlıklar, diet, psikolojik durum değişiklikleri, stres gibi pek çok faktör adet gecikmesine neden olabilir.

Gebelik testleri
Gebe olduğunuzu ne kadar erken öğrenilirse , gebelik ile ilgili bakıma o kadar erken başlanabilir. Bu nedenle adet gecikmesi olan her kadın vakit kaybetmeden gebelik testi yaptırmalıdır.Gebeliğin oluşması ile birlikte gebelik ürününüden bazı hormonlar salgılanmaya başlar. Bu gebeliğe özgü hormonlar kadının adet siklusunu kesintiye uğratır ve kadın gebelik süresince adet görmez. Kanda ve idrarda bu hormonların tayini ile gebelik teşhisi konabilir. Kanda bakılan hormon daha henüz ortada bir adet gecikmesi olmadan önce bile gebeliği gösterebilir. İdrarda ise sıklıkla 7-10 günlük bir gecikmeden sonra gebelik saptanabilir.

Piyasada satılan ve kişinini kendi kendine uyguladığı testlerin güvenilirliği labovatuardakilere oranla biraz daha düşüktür. Bu nedenle adet gecikmesi olan ve kendi kendine yaptığı test negatif çıkan kadınlar da hekimlerini konu hakkında bilgilendirmeli ve onun tavsiyelerine uymalıdırlar.

Duygulanım değişiklikleri
Gebeliğin ilk 3 ayında anne adayında bazı psikolojik değişiklikler meydana gelebilir. Kişi çok neşeliyken bir anda ağlama krizlerine tutulabilir. bazı günler çok sinirliyken bazı günler sakin olabilir. Bünye gebeliğe uyum sağladıkça bu sorunlar da yavaş yavaş ortadan kalkar. Ancak gebeliğin son haftalarında tekrar bir huzursuzluk ortaya çıkabilir.Kişi sinirli, heyecanlı olabilir, Uyku problemleri ortaya çıkabilir. Bunlar fazla endişeedilmemesi gereken durumlardır. Hemen hemen her kadın bu duyguları yaşar.

Aynı şekilde baba adayında da bazı değişiklikler görülebilir. Eşinin durumu hakkında endişeler taşıyabilir ve konu hakkında bilgisi yoksa ona yardım edememenin sıkıntısını yaşar. Bu nedenle çiftler kendilerinden önce böyle bir deneyim yaşayan arkadaşları ile konuşarak onların tecrübelerinden yararlanabilirler. Ancak unutulmamalıdır ki en profesyonel yardım konunun uzmanı olan bir hekimden alınabilir.

Bebek hareketleri ilk ne zaman hissedilir ?

Daha önce doğum yapmış olan hanımlar bu konuda da tecrübelerini gösterirler. Bu hanımlar genelde 16. hafta civarında bebeğin oynadığını hissederken ilk gebeliğini yaşayanlar 19-20. haftalarda bu hisle tanışırlar. Hanımlar bunu içlerinde bir kuşun kanat çırpmasına benzetmektedirler.





Ne sıklıkta doktor kontrolü gereklidir ?
32 haftaya kadar ayda bir kez, 32-36 haftalar arası 15 günde bir, bu tarihten doğuma kadar da doktorunuzun uygun göreceği sıklıklarda kontrol gereklidir. Bu kontrollerde bazı temel tetkikler yapılır, bebeğin ve gebenin gelişimi kontrol edilir ve standartlara uygun olup olmadığı saptanır, bebekte ya da gebede olası bir anormalik saptanır ise buna yönelik tedaviler planlanır ve yapılır, bazı özel gebelerde gereken özel tetkikler ve araştırmalar gerçekleştirilir. Bebeğinizin ve kendi sağlığınız için gebelikte hekiminizi düzenli olarak ziyeret etmeyi ihmal etmeyiniz.

Bebeğin cinsiyeti ne zaman belli olur ?
Aslında bebeğin cinsiyeti döllenme meydana geldiği anda bellidir.Burada tek belirleyici babadan gelen spermin cinsidir. Eğer bu sperm Y kromozomu taşıyor ise bebek erkek, X kromozomu taşıyor ise bebek kızı olacaktır. Ancak bu cinsiyetin tespiti ancak dış cinsel organlar ultrason ile görülebilecek büyüklüğe ulaştığında mümkün olur.Genellikle 14-16. haftalardan itibaren tecrübeli gözler bebek cinsiyetini saptayabilir.

Tanı amaçlı yapılan ve bebekten doku alınmak sureti ile gerçekleştirilen biopsi sonucu bebeğin cinsiyeti %100 doğrulukla saptanır ancak bu işlemler sadece tıbbi bir gereklilik varsa yapılır. Sadece cinsiyet tayini için yapılmaz.

Gebelik (Hamilelik) Belirtileri

29 Aralık 2007 Cumartesi

Bu yazimizda gebelik (hamilelik) belirtileri hakkinda bilgileri paylasacagiz.

Gebeliğin ilk onemli belirtisi adet gecikmesidir. Ama her adet gecikmesi gebesiniz anlamına gelmez. Yaşam tarzındaki herhangi bir değişiklik, çeşitli rahatsızlıklar, diet, psikolojik durum değişiklikleri, stres gibi pek çok faktör adet gecikmesine neden olabilir.

Bebek sahibi olmak için bir kadının en uygun olduğu yaş dilimi 18-35 yaşlar arasıdır.Bu dönemin başlangıcında kadının kendi vücudu gelişimini tamamlamıştır ve bir bebek gelişimi için uygun hale gelmiştir.

Yaşınız ya da pozisyonunuz ne olursa olsun gebe kalmak istediğinizde ya da gebe olduğunuzu düşündüğünüzde mutlaka uzman bir hekime müraacat etmelisiniz.

Gebelik ne zaman başlar ?
Gebelik erkekten gelen spermin kadının yumurtalıklarından atılan yumurta hücresini döllediği anda başlar.Bu andan 8.haftanın sonuna kadar olan dönem ebryonik dönem olarak adlandırılır. Sekizinci haftadan doğuma kadar olan süreye de fetal dönem denir.

Gebelik yaşı nasıl hesaplanır ?
Gebelik yaşı hesaplanırken gebe kalındığı düşünülen ilişkinin gerçekleştiği gün kriter olarak alınmaz. Tüm dünyada ve terminolojide bir standart sağlayabilmek amacıyla son adet kanamasının ilk günü (SAT, son adet tarihi) gebeliğin başlangıcı olarak alınır. Gebelik yaşı hesaplanırken ay kullanılmaz. İnsanlarda gebelik 280 gün sürer. Bu 40 haftaya denk gelmektedir. Sonuç olarak gebelik hafta olarak tanımlanır ve başlangıcı olarak da son adet kanamasının ilk günü esas alınır.

Bebeğin doğum tarihi nasıl hesaplanır ?
Bebeğin beklenen doğum tarihini (BDT) hesaplamak için oldukça basit bir yöntem vardır: 7 gün ekle 3 ay çıkart. Negele yöntemi adı verilen bu sistemde SAT’ne 7 gün eklenir ve 3 ay geriye gidilir. Bir örnekle açıklayacak olursak son adet kanamasının ilk günü 7 Temmuz olan bir anne adayını ele alalım.

Bu hasta için beklenen doğum tarihi 14 Nisan’dır. Ancak bebeklerin sadece %5′i bu tarihte doğar. 38 hafta ile 42 hafta arası doğan bebekler normal kabul edilirken 38 haftadan önce doğanlar preterm 42 haftadan sonra doğanlar postterm olarak adlandırılır. Prematürite ise bebeğin yaşını değil gelişimini anlatan bir ifadedir. Örneğin 36 haftalık doğan bir bebek preterm olmasına yani erken doğmasına rğme eğer akciğer gelişimini tamamlamış ise prematür değildir.

Gebeliğin belirtileri
Gebeliğin en önemli bulgusu adet gecikmesidir. Ancak her adet gecikmesi gebelik anlamına gelmez. Yaşam tarzındaki herhngi bir değişiklik, çeşitli rahatsızlıklar, diet, psikolojik durum değişiklikleri, stres gibi pek çok faktör adet gecikmesine neden olabilir.

Gebelik testleri
Gebe olduğunuzu ne kadar erken öğrenilirse , gebelik ile ilgili bakıma o kadar erken başlanabilir. Bu nedenle adet gecikmesi olan her kadın vakit kaybetmeden gebelik testi yaptırmalıdır.Gebeliğin oluşması ile birlikte gebelik ürününüden bazı hormonlar salgılanmaya başlar. Bu gebeliğe özgü hormonlar kadının adet siklusunu kesintiye uğratır ve kadın gebelik süresince adet görmez. Kanda ve idrarda bu hormonların tayini ile gebelik teşhisi konabilir. Kanda bakılan hormon daha henüz ortada bir adet gecikmesi olmadan önce bile gebeliği gösterebilir. İdrarda ise sıklıkla 7-10 günlük bir gecikmeden sonra gebelik saptanabilir.

Piyasada satılan ve kişinini kendi kendine uyguladığı testlerin güvenilirliği labovatuardakilere oranla biraz daha düşüktür. Bu nedenle adet gecikmesi olan ve kendi kendine yaptığı test negatif çıkan kadınlar da hekimlerini konu hakkında bilgilendirmeli ve onun tavsiyelerine uymalıdırlar.
kaynak:mumcu.com

Ani BebekOlumu Sendromu: Besik Olumu Sendromu

27 Aralık 2007 Perşembe

TANIM:
Ani bebek ölümü sendromu (ABÖS), 1 yaşından küçük bebeklerin bilinmeyen nedenlerle aniden ölmelerini tanımlayan bir terimdir. Ani bebek ölümü sendromu (beşik ölümü olarak da bilinir) gelişmiş ülkelerde 1-12 aylık bebekler arasında en sık görülen ölüm nedenidir.
Birkaç tıbbi araştırmada, bu sendromla ilişkili biyolojik ve çevresel risk etmenlerinin belirlenmiş olmasına karşın gerçek nedenle ilgili kesin bilgi yoktur. Dünya çapında yapılan birçok çalışmada yüzükoyun (karnının üstüne) yatırılan çocukların yüksek risk altında oldukları gösterildi. Bebeklerin yatırılma pozisyonu ülkeler arasında farklılık gösteriyor; ABD’deki bebekler on yıl önce çoğunlukla yüzükoyun yatırılıyordu. Daha sonra bazı ülkelerde olduğu gibi ABD’de de annebabalar sağlıklı bebeklerin sırtüstü yatırılması için teşvik edilmeye başlandı.

JAMA’da yayımlanan üç yeni araştırma, bu konuda hâlâ başka çalışmalara gereksinim olduğunu ortaya koydu. Ulusal Çocuk Sağlığı ve İnsan Gelişimi Enstitüsü’nün (National Institute of Child Health and Human Development: NICHD) bir çalışmasında ABD’de yüzükoyun yatırılan bebeklerin oranının 1992 yılında %70 olduğu, ancak 1996 yılında %24′e düştüğü saptandı. Aynı süre içinde ani bebek ölümü sendromu yaklaşık %38 azaldı. NICHD’nin yürüttüğü ikinci çalışmada, düşük gelir düzeyine sahip, Afrika kökenli Amerikalı annelerin bebeklerini yüzükoyun yatırma olasılığının daha fazla olduğu belirlendi. Araştırmacılara göre, doğumdan sonra bebeğinin hastanede yüzükoyun yatırıldığını gören annelerin %93′ü evde de aynı pozisyonda yatırıyor.

Massachusetts ve Ohio’daki yaklaşık 8000 annenin yer aldığı başka bir çalışmada bebeklerini bir aylıkken yüzükoyun yatıran annelerin oranı sadece %18 iken, bebekleri üç aylık olduğunda bu pozisyonda yatırmaya başlayan annelerin oranının %29′a yükseldiği belirlendi.
Araştırmacılar bu artışın, annelerin ailelerinden, arkadaşlarından, başka çocuklardan ve bebeklerinin davranışlarından etkilenmeleri sonucu ortaya çıktığını bildiriyorlar. Araştırmacılar, bebeklerin yüzükoyun yatırılmasını önlemek amacıyla Afrika kökenli Amerikalılar ya da İspanyol kökenliler, düşük gelir düzeyine sahip, 29 yaşından genç, daha önce çocuk sahibi olmuş ya da 8 haftalıktan küçük bebeği olan, yüksek risk grubundaki annelere yönelik eğitim programlanna gereksinim olduğunu belirtiyorlar. Ayrıca, hastanelerde de yeni doğan bebeklerin sırtüstü yatırılarak doğru uyku pozisyonunun yerleştirilmesi gerektiği vurgulanıyor.

ANİ BEBEK ÖLÜMÜ SENDROMUNA İLİŞKİN RİSK ETMENLERİ:
Araştırmacılar, ani bebek ölümü sendromunun nedenini bilmemelerine karşın, olasılığı artıran etmenleri tanımladılar:

Yüzükoyun uyuyan bebekler
Sigara dumanına maruz kalan bebekler
Anneleri gebelik döneminde sigara içenler
Anneleri ilk hamileliği sırasında 20 yaşından küçük olanlar
Anneleri doğum öncesi sağlık bakımı için hiç başvurmayanlar ya da geç başvuranlar
Erken doğan ya da düşük doğum ağırlıklı bebekler
Kış aylarında doğanlar
Erkek bebekler

RİSK AZALTMANIN YOLLARI:
Ani bebek ölümü sendromunu önlemenin güvenli bir yolu olmamasına karşın, riski azaltabilecek önlemler şunlardır;
Bebekleri sırtüstü yatırmak
Doğumdan önce iyi bir sağlık bakımı
Sigara içilmeyen bir çevre
Sert bir yatak
Bebeğin altına yastık ya da battaniye gibi yumuşak malzemeler yerleştirmemek
Bebeği çok sıcak ortamda bulundurmamak (giydirerek, örterek ya da aşırı sıcak bir odada yatırarak)
Rutin kontrolleri ve aşıları yaptırmak
Hafif bir hastalıktan sonra bile bebeği birkaç gün yakından gözlemlemek

Anne Sutune Es Deger Besin Yok

Uzman Dr. Zafer Tunataş, bebeklerin 2 yaşına kadar emzirilmesini isteyerek, dünyada anne sütüne eş değer bir besin olmadığını söyledi.
Çanakkale’de “Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları” projesi çerçevesinde düzenlenen panelde konuşan Dr. Zafer Tunataş, “Anne sütü besleyici, kolay sindirilebilen, enfeksiyonlara karşı vücudu koruyan tabii bir besindir. Bebeği solunum yolları ve mide bağırsak enfeksiyonlarına karşı korur. Anne sütünün aile ekonomisine de katkısı söz konusu” dedi.

İnek ve keçi sütüne göre anne sütünün çok daha faydalı olduğunu anlatan Tunataş, anne sütünde A ve C vitaminlerinin ağırlıkta olduğunu, bu vitaminlerinse savunmasız olan bebeği enfeksiyonlara karşı koruduğunu belirtti. Anne sütünün rastgele bir sıvı olmadığını hatırlatan Tunataş, “Bugün hiçbir mamanın içinde canlı madde yoktur. Sadece anne sütünde canlı doku vardır. Günümüzde anne sütüne eş değer bir besin halen yapılamadı. Anne doğum yaptıktan sonra hemen bebeğini emzirmeli. 6 aya kadar hiçbir ek besin vermeden bebeğini emzirmesi gereken anne, 2 yaşına kadar da bebeğini emzirmeye devam etmeli” diye konuştu.

Sağlık İl Müdürü İlhan Güney da, Çanakkale’yi bebek dostu il haline getirmek için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini belirtirken, eczacılardan mama reklamlarıyla ilgili afişleri vitrinlerine asmaması istedi. Güney, bebekler için en önemli besinin anne sütü olduğunu ifade etti.

Ana Çocuk Sağlığı Aile Planlaması Şube Müdürü Uzman Dr. Işıl Onat ise kadınların yüzde 99′unun ikiz bebeğe yetecek miktarda anne sütüne sahip olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: “Anneler bazen sütünün yetersiz olduğunu sanıyor. Bu yanlıştır. Her annenin sütü bebeğine yetecek kadardır. Anneler bebeklerin doğumundan itibaren 2 yaşına kadar çocuklarını emzirmeliler”.

Panelde, ayrıca Uzman Dr. Savaş Çetinay yetersiz süt ve ağlama, Uzman Dr. Turan Erginbaş da sağlık uygulamaları ve özgüven konularında birer konuşma yaptı.

Bebeklerin İzlenmesi

24 Aralık 2007 Pazartesi

Sağlam çocukların izlenmesi
Hiç bir yakınması olmasa bile her çocuk, doğumdan başlayarak belirli aralıklarla birinci basamak sağlık ekibi tarafından izlenmelidir.

İzlemenin üç amacı vardır
Birincisi, çocukları hastalık ve sakatlık/ardan korumaktır. Aşılama veanne -babanın bebek bakımı, beslenmesi ve gelişimi konusunda eğitimleri, bu amaçla yapılmaktadır.
ikincisi, çocuğun farkedilmeyen bir hastalığı varsa erken tanı koymaktır.
Üçüncüsü, belirli bir sorun geliştirme riski olan bebeklerde sorunun gelişmesini önlemektir.

İzleme sıklığı ne olmalı?
Birinci basamak sağlık ekibi, çocukları küçük yaşlarda dah sık, büyüdükçe daha seyrek izlemelidir. Doğuştan hiçbir sağlık sorunu olmayan, iyi beslenip büyüyebilen, gelişebilen,
anne ve babanın bilinçli ve ilgili olduğu durumlarda, bebeği aşı programına uygun olarak ve ailenin soruları olduğunda izlemek yeterli olabilir.

Küçük bebekler
Küçük yaşlarda bebekler daha hızlı büyür ve gelişir. Kilo ve boylarında, becerilerinde küçük yaşlarda daha hızlı değişiklikler olur. Küçük bir bebeğin ailesinin bakım, beslenme ve bebeğin gelişimi ile ilgili deneyimi henüz azdır. Bu nedenlerle desteğe ve doğru, yerinde önerilere daha çok gereksinim duyarlar.

Sorunu olan bebekler
Büyüme gelişme ya da sağlık sorunu olan bebekler (prematüre, Düşük doğum ağırlığı, doğuştan sakatlıklar..) de daha sık izlenmelidir.

Bu bebeklerin durumları kısa sürede olumsuz yönde değişebilir.
Bu bebekler birinci basamak sağlık ekibi tarafından sık görülürlerse oluşabilecek sorunların önüne geçilebilir ya da olumsuz belirtiler erken fark edilip düzeltilebilir.

Ailenin özellikleri
Yoksul, kalabalık, eğitimsiz ailelerin çocukları da sık izlenmelidir.
Bu ailelerin çocuklarında hastalıklar daha sık görülür.
Bebekler iyi beslenemez, gelişimleri geri kalabilir, aşıları zamanında yaptırılamayabilir.

Bebeği nerede izlemeli?
Sağlam bir bebek iki yerde izlenebilir. Ev ziyareti ile kendi evinde, Sağlık evi, sağlık ocağı, AÇSAP merkezinde. Eğer aile düzenli aralıklarla bebeği izlemeye getirmeyecekse, ev ziyareti ile bebeğe ulaşmak ve onu evinde izlemek gerekir.

Özellikle prematürelik, doğumsal bir sakatlık gibi hastalık ya da sakatlığı olan ya da yoksulluk, geçimsizlik, cahillik gibi sorunları olan ailelerde ev ziyareti yapmak daha iyi olur.
çocuğun yaşadığı koşullar ve ona ayrılabilen olanaklar ev ziyaretiyle daha iyi değerlendirilebilir. Böylece ailenin ev ziyareti yapan kişiye güven duyması sağlanır.

Bu durumda yolda zaman geçirileceği, evde izleme dışında da zaman harcanabileceği için 1 günde daha az sayıda çocuk ziyaret edilebilecektir. Ev ziyaretlerinde izlenen çocuk sayısını artırabilmek için, komşu ailelerin çocuklarını tanıdık bir evde toplamak nicelik olarak bir yarar sağlayabilirse de, anne babayla yüz yüze eğitimi güçleştirir, dikkati dağıtır, çok sayıda çocuğun gürültüsü, ağlaması birbirine karışır ve aileler özel soruları kalabalık içinde sormazlar.

Gözlem yapma olanağı sağlanamaz. Bu da izlemin niteliğini düşürebilir.
En iyisi, her çocuğun bir kez doğduğunda ve daha sonra yaşına, ailesinin özelliklerine ve sağlık durumuna göre belirli aralıklarla evinde ziyaret edilmesidir.

Ailesinin durumu özellikle kötü olmayan, büyüme ve gelişmesi sorunsuz, sağlıklı bebekler daha çok sağlık ocağında izlenebilir. Aileleri bebeklerini sağlık evi-ocağına düzenli olarak getiriyorlarsa, birinci basamak sağlık ekibi yolda zaman harcamayacağı için, bir günde daha çok (10-15) bebek izleyebilir.

Sağlık ocağının çocuk izleme odası uygun biçimde hazırlanmış olacağından (bebek terazisi, muayene masası..), daha nitelikli bir muayene yapılabilir. Gerektiğinde hekime danışılabilir.

Çocuk izlemenin temel kuralları
Her izlemenin 6 temel aşaması vardır.
İlişki Kurma
Öykü Alma
Muayene
Gerekirse laboratuar testleri yapma
Değerlendirme
Aileye önerilerde bulunma

Her izlemde laboratuar testi gerekli olmayabilir, ancak gerekli durumlarda asla unutulmamalıdır.

Bebegin Esinin (Plasentanin) Erken Ayrilmasi

21 Aralık 2007 Cuma

Abrubtio placenta hamileliğin, nadir görülen ancak hem anne hem de bebek hayatını tehlikeye atabilen çok ciddi bir komplikasyonudur. Tanım olarak plasentanın doğumdan önce rahim duvarından ayrılmasıdır. Gebeliğin son dönemlerinde görülen bebek ölümlerinin en önemli ve en sık görülen gelen nedenidir. Dekolman olarak da tanımlanan abrubtio placentaya bağlı anne ölümleri modern takip yaklaşımları sayesinde günümüzde %1′in de altına düşmüştür.

Plasenta gerek yapı gerekse işlev açısından kendine özgü ve başka örneği olmayan bir organdır. Bebeğin rahim içindeki yaşamını sürdürebilmesi plasentanın sağlıklı işlev görmesine bağlıdır.

Plasenta normalde bebeğin doğumunu takiben görevini tamamlayarak yerleşmiş olduğu yerden ayrılır ve vücut dışına atılır. Bu doğumun üçüncü evresi olarak adlandırılır. Plasentanın atılmasını takiben rahim kasları kasılarak açık olan kan damarlarının kapanmasını ve kanamanın durmasını sağlarlar. Hamileliğin 20. haftasından sonra normal yerleşmiş olan bir plasentanın bebeğin doğmasından önce yapışık olduğu yerden kısmen ya da tamamen ayrılması ise dekolman olarak adlandırılır.

NE SIKLIKTA GÖRÜLÜR

Plasental dekolman tüm gebeliklerin yaklaşık %1′inde görülen bir durumdur.

ABRUPTİO PLACENTANIN SINIFLAMASI
Dekolman ile birlikte görülen komplikasyonların şiddeti ayrılmanın ve kanamanın miktarı ile direk ilişkilidir. Dekolmanın şiddetini ve türünü tanımlamak için değişik sınıflamalar kullanılmaktadır:

Evreye göre sınıflama
Evre 0 Hastada herhangi bir bulgu yoktur.Tanı doğumu takiben plasenta ayrıldıktan sonra arkasında kan pıhtısı görülmesi ile konur
Evre 1 Hastada rahimde hassasiyetle birlikte kanama vardır ancak ne annenin ne de bebeğin tehlikede olduğuna dair bir belirti yoktur.
Evre 2 Rahimde hassasiyet ve sürekli kasılma (tetani) vardır. Eşlik eden kanama olabilir ya da olmayabilir. Annede şok tablosu yoktur ama bebek sıkıntıdadır.
Evre 3 Uterusta şiddetli ve hiç gevşemeyen kasılmalar vardır. Kanamanın miktarı 1 litreden fazladır ve anne adayı genellikle şok durumundadır. Bebek büyük olasılıkla kaybedilmiştir.

Kanamaya göre sınıflama
Aşikar kanama Belirgin şekilde vajinal kanama vardır. Hastadaki bulguların şiddeti kanamanın miktarına bağlıdır. Rahimde tetani ve hassasiyet olabilir ya da olmayabilir.
Gizli kanama Belirgin bir vajinal kanama yoktur. Plasentanın ayrılması nedeni ile oluşan kanama plasentanın arkasına hapsolduğu için vajinadan dışarıya akamaz. Belirgin yakınma ve bulgu rahimde tetani ve hassasiyettir. Bebek ya kaybedilmiştir ya da monitörde ciddi sıkıntı içinde olduğu görülür.
Karışık Hem hassasiyet ve tetani hem de belirgin kanama vardır.

Durumun şiddetine göre olan sınıflama

Hafif Plasentanın 1/6’sından daha az bir kısmı ayrılmıştır. Kanama ya yoktur ya da 200 mililitrenin altınadır. Hafif bir uterus hassasiyeti olabilir ancak bebeğin sıkıntıda olduğuna dair bir belirti yoktur.
Orta Plasentanın 1/6 sı ile 2/3′ünde ayrılma vardır. Koyu renkli kanama vardır ancak miktarı 1 litrenin altındadır. Uterusta hassasiyet ve tetani vardır. Bebekte plasental yetmezliğe bağlı sıkıntı belirtileri bulunur.
Şiddetli Plasentanın 2/3′ünden daha fazlası ayrılmıştır. ve sürekli bir uterin hassasiyet ile şiddetli ve hiç gevşemeyen kasılmalar vardır. Kanama olabilir y ada olmayabilir. Eğer doğum gerçekleşmezse bebeğin ölmesi kaçınılmazdır. Damar içi pıhtılaşma problemi ortaya çıkarsa (DIC) anne adayının da hayatı tehlikeye girer.

Hangi sınıflama olursa olsun kanama gizli olabilir. Plasenta kenarlardan değil de ortadan ayrıldığında kan arka kısımda hapsolabilir ve dışarıya akmayacağı fark edilelemez. Buna plasenta arkasına kanama anlamına gelen retroplasental kanama ya da hematom adı verilir. Yaklaşık %20 olguda kanama gizli kalır.

NEDEN OLUR?
Abrubtio placentaya yol açan mekanizma bilinmemekle birlikte plasentanın kendisini besleyen kan damarlarında yaşanan problemlerin bu duruma neden olduğu düşünülmektedir. Plasentanın kan desteği azalınca yerleştiği endometrium dokusunda ölüm ve nekroz olur. Daha sonra kan küçük kan damarları çatlar ve kanama başlar. Rahim dolu olduğu için kanamayı kesmek üzere kasılamaz. Kanama daha da artar ve plasenta arkasında oluşan basınç ayrılmayı daha da arttırır. Ayrılma plasentanın kenarında olduğunda kan süzülerek vajinadan dışarı akar.Ortada olan ayrılmalarda ise kan plasenta ve rahim arasında sıkışır. Yüksek basınç altıdaki kan amniyon zarını geçerek amniyon sıvısına karışabilir. Benzer şekilde rahim kas tabakası içinde de ilerleyebilir.

Gebeliğe ait endometrium dokusu yüksek oranda pıhtılaşma faktörleri içerdiğinden kan hemen pıhtılaşır ancak daha sonra ortama gelen bazı maddelerin etksi ile pıhtı çözülür. Bu durum devam ettiğinde birçeşit damar içi pıhtılaşma bozukluğu olan DIC tablosu ortaya çıkar ve anne kaybedilebilir.

RİSK FAKTÖRLERİ
Abruptio placentanın nedeni bilinmemektedir.Bununla birlikte bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. Dekolmana yol açabileceği bilinen en önemli durum yüksek tansiyondur. Gebelik zehirlenmesi olarak da bilinen preeklempsi varlığı dekolman açısından önemli bir risk faktörüdür. Şiddetli preeklempsi olgularının yaklaşık yarısında değişik derecelerde dekolman görülür.

Diğer risk faktörleri arasında:
34 haftadan önce zarların açılması (özellikle amniyon sıvısının az olması durumunda),
anne yaşının 35′in üzerinde olması,
uterin anomaliler,
myomlar,
dolaşım sistemini etkileyebilen şeker hastalığı gibi sistemik hastalıklar,
hamileliğin ileri dönemlerinde direkt karına olan travmalar
Sigara
Alkol
Uyuşturucu madde (kokain)
Çoğul gebelikler
Amniyon sıvısının fazla olması
Kordonun kısa olması
Özellikle basit gibi görünen travmalar dekolmana neden olabilir ve dekolmanın evresi 24 saat içinde 1′den üçe uzanabilir.

Sigara damarlarda ani daralmaya neden olarak plasentanın beslenmesini bozabilir ve dekolmana yol açabilir. Benzer şekilde haftada 14 ya da daha fazla bardak alkol alınması da dekolmana olan eğilimi arttırır.

Çoğul gebeliklerde ilk bebek doğup rahimde ani bir boşalma olduğunda dekolmanın gerçekleşmesi ikinci bebeği riske atar.

Dekolmanın kimde ve ne zaman, hangi şiddette ortaya çıkacağı önceden kestirilemez. Bunu anlayabilecek hiçbir test yoktur.

TEKRARLAMA RİSKİ
Daha önceki gebeliklerinde abruptio placenta olan hastalarda takip eden gebeliklerde durumun tekrar etme olasılığı %10-17 arasındadır. Daha önceki 2 hamileliğinde dekolman olan hastalarda ise %20 olasılıkla durum tekrarlamaktadır.

ANNEDEKİ ETKİLERİ
Modern takip yaklaşımları sayesinde dekolmana bağlı anne ölüm oranı %1′den daha aşağılara indirilmiştir. Dekolman doğum eylemi başlamadan da görülebileceği gibi düzenli rahim kasılmaları başladıktan sonra da ortaya çıkabilir.

Dekolmanın annedeki en önemli komplikasyonu kanamadır. Kanamaya bağlı şok nedeni ile ölüm meydana gelebilir. Kan transfüzyonu uygulamalarının eskiye göre daha kolay yapılabilmesi ve kan verilmesine bağlı komplikasyonların azalması sayesinde bu nedene bağlı ölüm oranlarında azalma sağlanmıştır. İhmal edilmiş olgularda kanın pıhtılaşma sistemi bozulup DIC tablosu ortaya çıktığında durum daha da ciddileşir. DIC varlığında yoğun kan ve kan ürünleri nakli gerekir. Kanama kontrol edilemez ise anne ve bebeğin kaybedilmesi kaçınılmazdır. Kanamanın şiddetine bağlı olarak hastada akut böbrek yetmezliği görülebilir. Böbrekler damarlarda dolaşan kan miktarındaki azalmaya aşırı hassas organlardır. Saatlik idrar çıkışının 30 mililitrenin altında olması böbrek hasarının bir göstergesidir.

Gizli kanama varlığında rahim kas dokusu aşırı gerilerek yırtılabilir. Bu hem annenin hem de bebeğin hayatını tehlikeye atabilecek bir komplikasyondur.

Kanamaya bağlı olarak annede doğum sonrası anemi görülebilir. Dekolmanı takiben doğum sonrası kan kaybı da normalden fazla olmaktadır. Couvelarie adı verilen tabloda uterus kas dokusunun içi dahi kanla doludur ve bu nedenle doğum sonrasıda yeteri kadar kasılamaz. Bu da kanama miktarının artmasına neden olur.

Bu hastalarda doğum sonrası enfeksiyon riski de daha yüksektir.

BEBEKTEKİ ETKİLERİ
Dekolmanın bebek üzerindeki etkileri plasentanın ayrılması, bebeğe gelen kan ve oksijen miktarının azalması, annede kanama nedeni ile kan hacminin azalması ve rahimin kasılma yeteneğininin azalmasına bağlıdır. Bu etkiler bebek ile anne arasındaki oksijen ve besin maddelerinin alışverişini bozar. Şiddetki kanama varlığında vücut kan akımını beyin ve kalp gibi hayati organlara yönlendirir. Rahim kadının hayatının devamı için gerekli bir organ olmadığından ulaşan kan miktarı azalır ve fetus tehlikeye girer.

Fetus açısından riskler oksijensiz kalması nedeni ile sıkıntıya girmesi ve kanama dursa bile rahim ile temas eden plasenta yüzey alanındaki azalma bebeğin gereksinimlerini karşılamaya yetmemesidir. En ileri aşamada ve müdahalede geç kalındığında bebek kaybedilebilir. Doğum sonrası bebekte sinir sistemini ilgilendiren bozukluklar ortaya çıkabilir. Bebeklerin bir kısmı erken doğuma bağlı prematürite nedeni ile kaybedilirler.

BELİRTİLERİ
Daha önce de belirtildiği gibi abruptio placentanın temel bulgusu ağrıdır. Klasik olarak bıçak saplanır tarzda çok keskin ve sürekli ağrı olur. Ağrı ile beraber kanama görülebilir. Ağrı hastaların yalnızca %50’sinde ortaya çıkar.

TANI
Kanama olsun ya da olmasın gebeliğin son dönemlerinde ortaya çıkan ani ve şiddetli ağrı varlığında abruptio plasenta ilk önce akla gelmelidir.

Belirtilerin varlığında tanı muayene ile konur. Ultrason her zaman tanıya yardımcı değildir ve hastaların sadece %25′inde tanı koydurur. Muayenede rahimin sürekli tahta gibi sert olması ve hiç gevşememesi tipiktir.Bu sert rahim dokunmaya karşı oldukça hassas ve ağrılıdır.

TEDAVİ
Dekolman varlığınıda yaklaşım ve tedavi olayın ve kanamanın şiddetine bağlıdır. Tek ve en etkli tedavi bebeğin doğurtulmasıdır. Kanamanın ve ayrılmanın az olduğu durumlarda eğer anne ve bebekte hayati tehlike işaretleri yoksa ve gebelik haftası küçükse beklenebilir.

Ortaya çıkan şok, DIC gibi durumlar uygun şekilde tedavi edilir.

Ani başlayan şiddetli kanama varlığında acil sezaryen gerekli olabilir. Bebeğin ölü olması ve kanamanın azalması durumunda ise vajinal doğum denenmelidir.

Dekolman varlığında öncelikle anne adayının genel durumu değerlendirilir, nabız ve tansiyonuna bakılrak kanamanın miktarı tahmin edilmeye çalışılır. Daha sonra geniş ve birden fazla sayıda damar yolu açılarak sıvı desteğine başlanır.Bu sırada kan bankası ile temas kurularak uygun sayıda kan hazırlanması gereklidir. İdrar sondası takılarak saatlik idrar çıkışı kontrol edilir.

KAYNAKLAR
Abu-Heija A, al-Chalabi H, el-Iloubani N: Abruptio placentae: risk factors and perinatal outcome. J Obstet Gynaecol Res 1998 Apr; 24(2): 141-4
American College of Obstetricians and Gynecologists: Preterm Labor. Technical bulletin no. 206. Washington, DC: ACOG; June 1995.
Ananth CV, Smulian JC, Vintzileos AM: Incidence of placental abruption in relation to cigarette smoking and hypertensive disorders during pregnancy: a meta-analysis of observational studies. Obstet Gynecol 1999 Apr; 93(4): 622-8
Foley MR, Strong TH Jr, Foley MR, eds: Placental Abruption. In: Obstetric Intensive Care: A practical manual. 1st ed. Philadelphia, Pa: WB Saunders; 1997: 35-9.
Gabbe SG, Niebyl JR, Simpson JL, eds: Abruptio Placenta. In: Obstetrics - Normal and Problem Pregnancies. 3rd ed. New York, NY: Churchill Livingstone; 1996: 505-10.
Kramer MS, Usher RH, Pollack R: Etiologic determinants of abruptio placentae. Obstet Gynecol 1997 Feb; 89(2): 221-6
Misra DP, Ananth CV: Risk factor profiles of placental abruption in first and second pregnancies: heterogeneous etiologies. J Clin Epidemiol 1999 May; 52(5): 453-61
Rasmussen S, Irgens LM, Bergsjo P: The occurrence of placental abruption in Norway 1967-1991. Acta Obstet Gynecol Scand 1996 Mar; 75(3): 222-8[Medline].
Raymond EG, Mills JL: Placental abruption. Maternal risk factors and associated fetal conditions. Acta Obstet Gynecol Scand 1993 Nov; 72(8): 633-9[Medline].
Cunningham and MacDonald, et al. 1997. William’s Obstetrics 20th edition. Stamford, Connecticut: Appleton & Lange.
Gilbert E and Harmon J. 1993. High Risk Pregnancy and Delivery. Toronto: C.V. Mosby
Queenan J: editor. 3rd edition. Management of High-Risk Pregnancy. (1994). Boston: Blackwell.

Bebeklerde Beslenme

Anne sütü tartışmasız bebeğiniz için en iyi besin kaynağıdır. Ancak bebeğiniz anne sütü alamıyorsa, onu en doğru şekilde beslerken hastalıklara karşı da korumak istiyorsanız içiniz rahat olsun: Bu dönemde bebeklerin besinsel ihtiyaçlarına göre hazırlanmış devam mamaları sağlıklı büyüme ve gelişme için anne sütünden sonra en doğru, en sağlıklı alternatiftir.

Bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişimi için ilk bir yıl inek sütü kullanılmaması gereği tüm bilimsel çevreler tarafından kabul edilmiş bir gerçektir. Büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu hayatın ilk bir yılında bebeğinizin sağlıklı ve doğru beslenmesi kadar mide barsak enfeksiyonları, allerji ve ishale karşı korunması da önemlidir.

FONKSİYONEL BESİNLER NE DEMEKTİR?
Günümüzde sağlık için faydalı besin maddeleri araştırma çalışmaları yoğun olarak yapılmaktadır. Bu çerçevede değerlendirilen en güncel bilimsel gelişmelerden biri olan “Fonksiyonel Besinler,” “Sağlıklı Besinler” (Healthy Foods) olarak da adlandırılır. Fonksiyonel besinler, doğru ve dengeli bir beslenme sağlama haricinde, hastalıkların tedavisi de dahil olmak üzere tıbbi, koruyucu, faydalı ve sağlığa katkıda bulunan besinlerden oluşan bütünsel bir kavramlar dizisi olarak tanımlanabilir.

PROBİYOTİK BESİN NE DEMEKTİR?
Bu kavramlardan birisi probiyotik besindir ve tüketilmesi barsak florası için faydalı etkilere sahip canlı bakteriler bileşimini içeren besinler olarak tanımlanırlar. Probiyotikler, anne sütüyle beslenen bebeklerin barsak florasında yoğun olarak bulunur.

BEBEK İÇİN PROBİYOTİKLERİN FAYDALARI NEDİR?
Probiyotikler doğal korumayı temin eder. Bağışıklık sistemini destekler, hastalık yapan mikroorganizmaların üremesine engel olurlar. Hastalıklara karşı direncin artmasını sağlarlar. İshal ve allerjinin önlenmesi ve iyileştirilmesinde önemli faydaları vardır. Sindirimi kolaylaştırır, vitaminlerin sentezinde rol oynarlar.

BEBEK MAMALARINA PROBİYOTİK İLAVESİ MÜMKÜN MÜDÜR?

Bebek mamalarına probiyotik ilavesi yapılabilmesi ancak çok ileri teknolojinin kullanıldığı sistemlerde mümkündür.

Probiyotik etkilerinin klinik çalışmalarla kanıtlanmış olmasının yanı sıra, bebek mamalarına ilave edilen probiyotiklerin, faydalı olabilmesi için taşıması gereken en önemli özelliklerden biri insan kaynaklı olmalarıdır.

Çünkü probiyotik ilavesi değil, doğru anne sütüyle beslenen bebeklerde mevcut olan probiyotik ilavesi önemlidir.

PROBİYOTİK İÇEREN BEBEK MAMASI ÜLKEMİZDE MEVCUT MUDUR?
Anne sütü ile beslenen bebeklerde doğal korumayı sağlayan probiyotikler ülkemizde sadece ÜLKER HERO BABY 2 PROBİYOTİK devam mamasında kullanılmıştır. Bebeğinizi beslerken, onun aynı zamanda hastalıklardan doğal yollarla korunmasını sağlayacak çok yeni bir konsept olan fonksiyonel besinler Ülker Hero Baby 2 Probiyotik Devam maması ile sizlere ulaşıyor.

Ülker Hero Baby 2, anne sütü ile beslenen çocuklarda dominant etkileri klinik deneylerle kanıtlanmış olan b.bifidum&b.longum türleri ile zenginleştirilmiş tek bebek maması olma özelliğini taşıyor. Ülker Hero Baby 2, 4. aydan itibaren anne sütü alamayan bebeklerde doğal korumayı sağlayan, büyüme ve gelişmeyi destekleyen besleyici devam sütüdür.

• Vücudun bağışıklıkla ilgili savunma mekanizmalarını güçlendirir.
• İshal ve alerjiyi önler.
• Sindirimi kolaylaştırır.
• Enfeksiyonlara karşı direnci artırır.
• Bebeğin özellikle bu dönemde artmış olan DEMİR, ESANSİYEL YAĞ ASİTLERİ ihtiyacını karşılar.

Ülker Hero Baby 2 Probiyotik Devam Maması, bebeğinizi mükemmel bir şekilde beslerken, aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirir, hastalıklara karşı direncinin artmasını sağlar.

DENGELİ BESLENME NEDEN ÖNEMLİDİR?
İlk bir yılda doğru ve dengeli beslenme eğitimde başarı, bağışıklık mekanizmasının gelişimi, vücut kompozisyonunun doğru gelişimi, sağlıklı çalışma gücünü sağlarken, ilk bir yılda yanlış ve yetersiz beslenme, uzun dönemde şeker hastalığı, şişmanlık, kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve yaşlanmanın hızlanmasına neden olmaktadır.

Bebek Cinsiyet Tayini

20 Aralık 2007 Perşembe

Antik Çin, Mısır ve Yunan uygarlıklarından beri insanoğlu doğacak bebeğinin cinsiyetini doğmadan önce saptayacak ve istediği cinsiyette bebek sahibi olmasını sağlayacak fomüllerin peşinde koşmuştur. Bu konuda sayısız hurafe, halk öyküsü ve sihirli öneriler ortaya atılmıştır. Günümüzde bile bazı “otoriteler!” ve “konunun uzmanları!” çiftlere istedikleri cinsiyette çocuk sahibi olabilmeleri için yüzdeyüz garantili! öğütler vermeye devam etmektedirler. Maalesef sadece bizim toplumumuzda değil en gelişmiş toplumlarda bile bu tür hokkabazlar rağbet görmektedir. Erkek bebek için Y kromozomu taşıyan, kız bebek için ise X kromozomuna sahip spermin yumurtayı döllemesinin gerektiği bir asırdan beri bilinmesine rağmen1970′lerde Y kromozomu taşıyan spermlerin X’lerden ayrılabileceğinin keşfi ile isteyene istediği çocuğu vermenin bilimsel ve gerçekçi yolu açılmıştır.

Zaman içerisinde yüksek teknolojiler geliştikçe X ve Y spermlerinin özellikleri daha iyi anlaşılmış ve bunları ayırmak için değişik teknikler gelişmiştir. 1998 yılında Virginia’a da yapılan bir çalışmanın sonuçları spermlerin ayrılmasında yeni bir tekniği dünyaya duyurmuştur. Bu teknik X ve Y spermlerin içerdikleri DNA oranlarına göre Y spermlerinin daha küçük ve hafif olmasına ve hareket hızlarına dayanmaktadır. Erkeğin ejekulatı (menisi) filtre edilmekte ve daha sonra basınç altında çok ince ve çokuzun bir tüpe verilmektedir.Bu spermlerin neredeyse tek tek boruda ilerlemelerini sağlamaktadır. Tüpün diğer ucu ikiye ayrılmakta ve birtkım teknikler ile X ve Y içeren spermler ayrılmaktadır. Bu sistemin başarı oranı X yani kız için %85 iken erkek yani Y içinse %65 olarak bulunmuştur.

Teknoloji gerektirmeyen ve kişilerin kendilerinin uygulayabileceği bir yöntem de 1989 yılında tanımlanmıştır. Bu sistemde de Y spermlerinin daha küçük ve hızlı olduğu varsayımından yola çıkılmakta ve ilişki zamanlaması ile istenilen cinsiyette bebek sahibi olmak için öneriler verilmektedir. Buna göre erkek bebek isteyen çiftler öncelikle yumurtlama anını saptamak için piyasada satılan kitleri günde 2 defa kullanmalı, testteki renk değişimine göre ovülasyonun 24 saat içinde olacağı saptandıktan sonra tek bir sefer ilişkde bulunmalı, bu ilişki renk değişiminden sonraki 24 saat içinde olmalı, ve derin penetrasyonu sağlayacak pozisyonlar tercih edilmelidir. Bu sayede hızlı yüzen Y spermleri daha çabuk tüplere varabilecektir. Kadının erkeğin boşalmasından önce orgazm olması da şansı arttıracaktır.Kadının orgazmı vajendeki pH dengesini alkali yönde değiştirerek sperm ile serviks salgılarının temasını güçlendirecektir. Ek olarak ilişkiden 1 saat önce kafein içeren içeceklerin alınması spermlerin hızını arttıracaktır. İlişkiden önce 3-4 gün süre ile erkeğin boşalmaması şarttır. Bu sayede erkeğin sperm sayısı yükselecektir. Kız isteyenler için de bunun tam tersini yapmak gerekmektedir. Ovülasyonkitine gerek yoktur ve adet kanaması sona erdikten sonra sık cinsel ilişkide bulunmak yeterlidir.

Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar bu yöntemin Tabiat Ana’nın verdiği olaslıklardan daha yüksek başarılar vermediğini ortaya koymuştur.

İstenilen cinste bebek sahibi olmanın en garantili yolu embryo seçimidir. Tüp bebek uygulamalarında embryo birkaç hücreli hale geldiğinde hücrelerden biri alınarak Y kormozomu baklır ve eğer istenilen cinsiyette ise rahimne yerleştirilir. Bu yöntemin başarı şansı %100 dür.

Etik Yönü
Cinsiyet tayininin en önemli engelleyicisi işin etik yönüdür. Herhangi bir sebep olmadan çiftlere istedikleri cinsiyette bebek sahbi olmaları konusunda yardımcı olmak doğanın hassas dengelerini bozacaktır.Değişik toplumlarda farklı istekler olmasına rağmen özellikle ülkemizde erkek çocuğa olan merak geri dönüşü mümkün olmayan zararlar doğurabilir. Bu yöntemler sadece belirli hastalıkların varlığında kullanılmalıdır. Örneğin X-e bağlı geçiş gösteren kromozom bozukluğu olan çiftlerden doğacak kız bebekler %100 hasta olacağından bu tür çiftlerde yoğun çocuk isteği var ise değişik yöntemler ile kız bebek sahibi olmaları engellenebilir.